ERKEK OYUNU

0
erkek oyunu

ERKEK OYUNU

Yıllardır sokakta, halı sahada, sanal ortamlarda veya arkadaş sohbetlerinde futbolu tanımlarken sıkça kullanılan tabirlerdendir, “erkek oyunu”. Kendi aramızda biraz da sertliğin önünü açmak için kullandığımız bu terimin zaman zaman kendine yeşil sahalarda da yer bulması elbette ki kaçınılmaz. Bunlardan sonuncusu ve belki de bize en yakın olanı Arda Turan’ın sinirle kenara krampon fırlatması oldu. Maçın 2. yarısında Dani Alves’in müdahalesiyle ayağından fırlayan kramponu saha kenarına fırlatan Arda’nın bu tepkisi sosyal medyadaki parodi hesapları tarafından da bulunmaz nimet durumuna düşerken, bu tepkiyi Arda’nın genlerinden, yaşadığı coğrafyaya kadar uzatıp eleştirenler de oldu, gülüp geçenler de. Peki, gerçekten de futbol söylendiği gibi bir “erkek oyunu” mu, yoksa bu milyonluk adamların da zaman zaman sinirlerine hâkim olamayarak sınırı aştıkları anlar var mı?

erkek oyunu

 

Yıllardan 1995. Yeni kurulan kadrosuyla şampiyonluk mücadelesi veren Manchester United, Crystal Palace deplasmanında. Takıma o sezon liderlik eden Fransız yıldız Eric Cantona, maçın 48. dakikasında kendisini formasından çeken rakip savunma oyuncusuna daha fazla dayanamaz ve yere indirir. Hareket şüphesiz kırmızı karttır ve Eric Cantona pek de itiraz etmeden, o artık kendisiyle özdeşleşen kalkık yakalı formasıyla soyunma odasının yolunu tutar. Fakat tam da bu esnada beklenmedik bir şey olur ve Manchester’ın 7 numarası bir anda Palace tribünlerine uçan tekmeyle dalar. Kimse ne olup bittiğine anlam veremese de yaşananlar kısa zaman sonra aydınlığa kavuşacaktır. Sonraları adının Matthew Simons olduğu öğrenilen 20 yaşındaki Crystal Palace taraftarının Cantona’ya ırkçı ve ağır küfürlerde bulunduğu ve Fransız oyuncunun bu küfürlere dayanamayarak tekme attığı iddia edilir, fakat yine de bu iddialar Cantona’nın ceza almasına engel olmamıştır. 10,000 Pound para cezası ve 8 ay futboldan men edilen Cantona’nın kariyeri bu olaydan sonra düşüşe geçer ve o sezon en büyük yıldızını kaybeden Manchester United sezonu Blackburn Rovers’ın 1 puan gerisinde 2. sırada tamamlar.

Şimdi sizi 2 yıl sonrasına götürelim. 1997 yılında önceki hikâyemizin kahramanı olan Eric Cantona futbolu bırakmış ve kaptanlık pazubandı o zamanların yıldızı olan ve sonradan efsane mertebesine ulaşacak başka bir isme, Roy Keane’e geçmiştir. Sezona fırtına gibi giren İrlandalı orta saha 1 aylık süre geride kalmışken kaptan olarak sahaya çıktığı United formasıyla durdurulamaz bir performans göstermiş ve pazubandı hak ettiğini herkese ispatlamıştır. Fakat rüya kısa sürede kâbusa döner. 27 Eylül 1997 günü oynanan Leeds United maçında Norveçli savunma oyuncusu Alf-Inge Haaland’a kayarak müdahale etmek isteyen Keane yerde kalır. Yerde kalır kalmaz ellerini yüzüne götürür ve ağlamaya başlar. Kimse ne olduğunu anlamasa da İrlandalı futbolcu bacağından gelen sesin ne olduğunu anlamıştır; Roy Keane’in çapraz bağları kopmuştur. Sezonu henüz 1 ay geride kalmışken kapatan Keane için zor zamanlar başlar. Patlama yapması beklenen sezonda yaşadığı sakatlık yetmezmiş gibi kariyerinin geri kalanında başına dert olacak kronik diz sakatlığı da böylece başlamış olur. Öyle ki yeşil sahalarda rakiplerine korku salmasıyla ünlenen bu adamın, geceler boyunca eşi ve çocuklarından gizlenerek yorganın altında ağladığı iddia edilir. Fakat Keane kendini yıllarca tek bir dürtüyle bastırmıştır; intikam. Bağlarının koptuğunu anladığı anda acılar içinde yerde yatarken yanına gelip kendisine hakaret eden ve numara yaptığını söyleyen Haaland’ı hiç unutmamıştır.

erkek oyunu

Aradan 4 yıl geçer ve 2000-2001 sezonunun sonunda 2 oyuncu tekrar karşı karşıya gelir. Tek farkla; Haaland artık Manchester’ın mavi yakasında top koşturmaktadır. Maçın son 3 dakikasına 1-1’lik eşitlikle girilirken Roy Keane bir pozisyonda Haaland’la karşı karşıya gelir. İntikam soğuk yenen bir yemektir. 3,5 yıldır sabreden ve bu anı bekleyen Keane için artık doğru zamandır ve İrlandalı orta saha oyuncusu kramponunu olanca gücüyle Norveçli oyuncunun sağ diz kapağına geçirir. Bir anda ortalık buz keser ve Haaland binlerce kişinin bakışları arasında havada takla atarak yere düşer. Pozisyon sonrasında Keane hakemin kırmızı kart göstermesini dahi beklemeden soyunma odasına gider ve daha sonra yayınladığı otobiyografisinde Haaland’a bilerek tekme attığını itiraf eder. Bu hareketin cezası ise 5 maç ve 150,000 Pound’la sınırlı kalmıştır. Otoriteler cezayı yetersiz bulsa da sonuç değişmez. Keane ucuz atlatmıştır, fakat aynısı Norveçli oyuncu için söylenemez. Haaland, kariyerinin geri kalanında bir daha asla sahada kaldığı maçlarda 90 dakikayı tamamlayamaz ve kesik kesik oynadığı sezonların ardından futbolu bırakır.

Lig maçlarında bu tür olaylarla -maalesef ki- daha sık karşı karşıya gelsek de FIFA verilerince dünyada yaklaşık 1 milyar kişinin canlı izlediği bir maçta yapılan kasıtlı bir şiddet eylemi şüphesiz ki hafızalarda kendine daha fazla yer ediniyor.

Yıl 2006. Berlin Olimpiyat Stadı, bu oyunun en üst rütbeli maçına, Dünya Kupası finaline ev sahipliği yapıyor. Fakat bu maçın önemini arttıran başka bir neden daha var. Zinedine Zidane’ın profesyonel futbolculuk kariyerinin son maçı. Henüz yaşarken, hatta kariyeri devam ederken efsane mertebesine ulaşan Zidane, maçın açılış golüne de imzasını atıyor. Dünya’nın o zamanlar tartışmasız en iyi kalecisinin koruduğu kaleye penaltı vuruşu kullanacak olsanız nasıl vururdunuz? Bunun bir Dünya Kupası finali olduğunu ve kariyerinizin son 90 dakikası olduğunu da unutmayın. Muhtemelen aklınızdan geçen ilk tercih “Panenka” penaltısı olmaz, ama Zidane tam olarak bunu yapıyor ve topu eski takım arkadaşıyla ters köşelere gönderiyor. O tam da bu sebeple klâs ve efsane. 12 dakika sonra Marco Materazzi kafa vuruşuyla skora denge getiriyor ve maç bu skorla sona eriyor. Uzatmaların ilk devresinden de gol sesi çıkmıyor ve stadyumdaki 69,000 kişi ile televizyonlarının başındaki 1 milyara yakın insan maçın artık penaltılara kalacağına neredeyse emin halde maçın sonunu bekliyorlar.

 

 

Dakikalar 110’u gösterdiğinde ise ilginç bir şey oluyor. Kameralar olayın merkezine döndüğünde Marco Materazzi’yi yerde kıvranırken ve İtalyan futbolcuları hakeme şiddetle bir şey anlatmaya çalışırken görüyoruz. Yaşananların tekrarı daha sonra hem stadyumdaki dev ekranda hem de televizyonda gösterilirken ise olay netliğe kavuşuyor; önce ekranda maçın skorunun altında imzası olan 2 futbolcu var, aralarında bir diyalog geçiyor ve son olarak Zidane Materazzi’nin göğsüne kafa atıyor ve yere indiriyor. Olayın tekrarının ekranlara yansımasının hemen akabinde stadyumda yükselen şaşkınlık nidaları ve itiraz eden İtalyan futbolcuların arasında hakem Elizondo, Zidane’a kırmızı kartını gösteriyor ve bir efsanenin kariyeri böylece son buluyor. Maçı ise İtalya penaltı vuruşlarında 5-3 kazanıp Dünya Kupası’nın sahibi oluyor.

Ertesi sabah haberlerde ve medyada maçın geri kalanından çok, merak edilen tek bir olay var;  Zidane ve Materazzi arasında geçen diyalog. Zidane’ın Müslüman ve Cezayir asıllı olduğu düşünüldüğünde akla ilk gelen ırkçı bir ifadenin kullanılıp kullanılmadığı olsa da işin aslı sonradan ortaya çıkıyor. Pozisyonun hemen öncesinde Materazzi’nin formasını çekmesine sinirlenen Zidane; “Formamı o kadar çok istiyorsan maç sonunda veririm.” diyor ve Materazzi’nin cevabı; “Fahişe kız kardeşini tercih ederim.” oluyor. Yıllar sonra bu sözleri doğrulayan Materazzi üzgün olduğunu söylese de Zidane’ın tavrı daha farklı. 2010 yılında verdiği bir röportajda kendisine bu olayın sorulması ve özür dilemeyi düşünüp düşünmediği sorusuna Fransız efsanenin cevabı kısa ve net; “Materazzi’den özür dileyeceğime ölürüm daha iyi.”

Turnuva sonrasında kimilerince kupanın kaybedilmesinin baş sorumlusu olarak gösterilse de, bu olay Zidane’ın “Turnuvanın En İyi Oyuncusu” ödülünü almasına engel olmuyor. Fakat neredeyse Zidane’a verilmesine kesin gözüyle bakılan “FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu” ödülü (şimdiki adıyla Ballon d’Or) beklenmedik ve alışılmadık şekilde bir savunma oyuncusuna, Dünya Şampiyonu İtalya’nın kaptanı Fabio Cannavaro’ya gidiyor. Öyle ki oyuncunun kendisi bile yaptığı açıklamada ödülü aldığına şaşkın olduğunu itiraf ediyor.

Üzerinden neredeyse 8,5 yıl geçse de bu olay hala bir fenomen niteliğinde. Öyle ki bilgisayar oyunları, telefon uygulamaları, t-shirtleri, hatta Paris’te olay anını ölümsüzleştiren bir heykeli bile mevcut.

erkek oyunu
Olayın ardından Zidane’a FIFA tarafından 3 maç men ve 7,500 İsviçre Frangı para cezası verilse de, Zidane hâlihazırda futbolu bıraktığı için bu cezanın yerine kendi isteğiyle 3 günlüğüne ülkesinde sosyal kuruluşlar adına hizmetlerde bulundu. Bu hizmetler her ne kadar ceza sonucunda gelmiş olsa da Zidane için sıradan bir görev sayılabilir çünkü kendisi Real Madrid yardımcı antrenörlüğünü kabul etmeden önce çeşitli organizasyonlar ve Danone Uluslar Kupası gibi turnuvalar aracılığıyla yardım kampanyalarında bulunuyordu.

Her ne kadar bu olay Zidane’a dünyada yılın en iyi futbolcusu ödülü ve büyük olasılıkla bir Dünya Kupası’na mal olsa da, her 2 ödülü de daha önceden kazanmış olması sevenleri açısından bir teselli olarak görülebilir. Futbolu bıraktığı günden beri hatıralarımızda yer edinen ve ancak YouTube videolarıyla teselli bulduğumuz bu büyük efsanenin yeşil sahalara dair son anısı olarak bu fotoğrafı kalıyor geriye.

erkek oyunu

 

 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın
Lütfen isminizi buraya yazınız