ÖLEN ÖLÜMSÜZLER

0

10523967_10205350316535398_4716204877905715704_nKoca bir ordum vardı benim. Herşeye sahiptim. En çok da yalnızlığa. Bu kadar insanın içinde yalnız kalabiliyordum. Sayıları arttıkça daha da yalnızlaşıyordum. Onlarla istediğim yere gidiyordum. Ama yine tek başıma. Belki yanımda benim deliliğimi çekebilecek bir kadın da olabilir. Bazen kendimi bir trende hiç bilmediğim bir yere giderken görüyordum. Bazen bir akıl hastahanesinde ilacın etkisiyle kendimden geçip ölümümün gerçekleşmesini bekliyordum. Bazen bir otel odasında kendimi asarken. Dedim ya koca bir ordum ve yüzlerce şövalyem var. Beni onlar yetiştirdi. Küçük Osman gibi tahta çok küçük yaşta çıktım. Bu yüzden akıl hocalarım, yol göstericilerim onlar olmuştu. Her konuda bir şeyler yazmışlardı illaki. Bazen düşünüyorum da Bukowski 4. Murat zamanında yaşasaydı kesinlikle Murat’ı şarap fıçısında boğardı. Oğuz Atay Çin’de yaşasaydı kafayı yerdi. Milyarlarca insanın onu anlayamaması onu erken yaşta öldürürdü. 43 yaşını göremezdi bile. Oğuzcuğum dünyanın en küçük ülkesi olan Sealan’da yaşamalıydı. 550 metrekare üzerinde yaşayan dört kişiden biri onu anlardı. Cesare Pavese başka yerde yaşasaydı belki intihar etmezdi. Allen Ginsberg müslüman bir ülkede doğmuş olsaydı gay oldugu için onu hemen öldürürlerdi. Nietzsche Türkiye’de “İnsan istemezse tanrı ölmezmiş” dediği an öldürülürdü. Jack Kerouac, Albert Camus, Tezer Özlü, Sartre, Dostoyevski, Henry Miller, Yusuf Atılgan ve daha nice güzel ordumun temel taşları olan komutanlarım var benim. Kimisi beni yaşatırken, ötekisi elleriyle gömüyordu. Bu güçlü orduyla bütün dünyanın sahibiyim ben. Hepimizin kılıcı kalemimizdir. Bunun için kimse duramazdı bu ordumun karşısında. Bir gün öleceğim bunu biliyorum. Başkaları bu orduya sahip çıkacak. Bu saltanat değil babadan oğula geçsin. Benden herkese geçebilir. Fakat ölmeden onceki tek amacım benim hayatımın içine sıçan bu ordudan intikam almak. Onları mağlup edecek bir cümle bırakmak. Ne kadar yaşayacağım bilinmez ama son isteğimi yerine getirmeden ölmek istemiyorum.

Önceki İçerikJOHN NASH HAYATINI KAYBETTİ
Sonraki İçerikÇapulcu'nun Bir Günü
carpediem
Surlarla kaplı şehrin fakir bir semtinde doğan, 5 yaşında okumayı söken ve 7 yaşında da babamın önderliğiyle kitap okumaya başlayan biriyim. Elime ilk aldığım kitap Jack London’ın Vahşetin Çağrısı kitabı oldu. Okuduğum en değerli yazarların başında geliyordu. Zamanla okuduğum kitaplar sayesinde insanlardan tamamen koptum. Nevrotik yanımı tetikleyip beni buhrana sürükledi kitaplar. Okuduğum her kitap hayatımda dost dediğim birini alıp götürdü benden. İlkokul ve lise eğitimimde gayet başarılı bir öğrenciydim. Kendi çapımda bir şeyler yazmaya ilk 11 yaşında başladım. İlk eserim askere giden dayıma yazdığım bir şiir olmuştu. Sonrasında kalemim susmadı ve bende onunla konuşmaya başlar oldum. İlerisi için hiçbir zaman yazarlık hayalim olmadı. Ama okuduğum kitapların ve yazarların sayısı arttıkça içimdeki ateşe atılan odunların sayısı da artıyordu. İçimdeki ateş beni yakıyordu. Okuduğum her kitap ağzıma sıçıyordu. Tek amacım var şu an. Hayatımın içine sıçan bu yazarlardan ölmeden intikam almak. Bu doğrultuda bir eser verip Yusuf Atılgan gibi köyüme dönüp çiftçilik yapmak istiyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın
Lütfen isminizi buraya yazınız