ŞİRİNCE

İzmir dolaylarına yolunuz düştü ve kendinize koca bir gün ayırdınız. İzmire dair gezilecek yerler olarak Şirince diye bir yer duydunuz. Ama öğrendiniz ki merkeze oldukça uzak. Serserilik etmeyin de şu çağrıya kulak verin. Sorarım size bir saatlik yol, esaslı bir tebessüm için çok mu pahalı ?

0

İzmir dolaylarına yolunuz düştü ve kendinize koca bir gün ayırdınız. İzmire dair gezilecek yerler olarak Şirince diye bir yer duydunuz. Ama öğrendiniz ki merkeze oldukça uzak. Serserilik etmeyin de şu çağrıya kulak verin. Sorarım size bir saatlik yol, esaslı bir tebessüm için çok mu pahalı ? Değil dostlar. Bu karlı alışveriş için bir saatinizi ve on liranızı verip İzmir otogardan Selçuk merkeze geliyorsunuz.( Heyecanlı arkadaşlar elbette otostop denesinler. Ama güne erken başlayacağımız ve zamana ihtiyacımız olduğu için baktınız olmuyor çok vakit harcamayın canlar) Önerim şudur ki, sabah çok erken saatte gidip öğleye kadar Efes Antik Kenti’ni gezmelisiniz. Oraya kadar gitmişken ayağımızın dibindeki yaşayan tarihi görmemek bize yakışmaz. Gidecek olanlar müze kartlarını yanlarında götürsün. Olmayan orda da çıkartabilir. Ben gittiğimde öğrenci kimlik kartımı kabul etmeyip öğrenci belgem olmadığı için bana yetişkin kartı kakaladılar (30 lira falan olması lazım- öğrenci ise 10 liraydı diye hatırlıyorum). Hiç boşuna nefesinizi tüketip de kimlik kartının geçerliliğini savunmaya kalkmayın çünkü ben bu uğurda takriben 2 saatlik bir kavga verdim. Bu andavallar yüzünden ilk gittiğimde Şirince’yi gezmeye az vaktim kalmıştı. Sonradan öğrendiğime göre girişin ilerisinden tellerin altından üstünden girenler varmış. Çevre esnafı beni sevmemişti ama siz bi şansınızı zorlayıp bilgi almaya çalışın derim.Yine de gidecek olanlardan ricam geçerken içlerinden sinkaflı küfürler etmeleridir. ( Günahı boynuma)

Muhteşem Efes’i gezdiniz, surlar arasında üşüdünüz, antik tiyatroda poz verdiniz, dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nı görme şerefine nail oldunuz, asyalı turistlerin çokluğuna şaşırdınız, iyiki gelmişim deyip biraz yorgun şekilde saatler sonra ancak çıkabildiniz.

Artss03-1Gençsiniz, delikanlısınız hemen su koyvermeyin, evet yoruldunuz da abartmayın. Biraz dinlenip karnınızı doyurup Şirince dolmuşuna bindiğinizde tüm yorgunluğunuz geçecektir. Çünkü o yol öylesine güzel ki, bir kaç dakika içinde dolmuş sizi şehirden çıkartıp yeşil kırların kucağına salar. Sizden ricam küçük çocuklar gibi camdan dışarıyı izlemekten vazgeçmeyin çünkü yolun bir yerinde hafiflediğinizi hissetmemeniz mümkün değil. Hangi ruh halinde olursanız olun, bazı ortamlar var ki istemsizce sizi mutlu eder. Ve doğa öylesine güçlüdür ki, hemen kendi zaman dilimini uygulamaya başlar; sakinleşirsiniz, hafiflersiniz ve gülümsersiniz. Doğa ana yeri geldiğinde kafamızı güzel yapan bir torbacı olmayı çok iyi bilir.

Ve inanın o coğrafya iyi bir maldır.
Çok uzun sürmeyen o keyifli yolculuktan sonra Şirince’ye vardığınızda ilk olarak jandarmanın hemen yanındaki müze-restaurantı görmelisiniz. Tabi saatlerimiz en fazla 14:00‘ı gösteriyor olmalıdır ki, 19:30 da Selçuk’tan kalkan son İzmir servisini kaçırmamak için en geç 19:00 da köyden çıkmış olalım.
Müze Osmanlı zamanından kalma bir okul binasıdır. Sadece giriş koridoru eski öğrenci belge ve fotoğraflarıyla süslenmiştir. Müze bölümündeki çok uzun olmayan açıklamaları okumanızı öneririm. Binanın geri kalanı ve muhteşem manzaralı bahçesi restaurant görevi görüyor. Sanırsam en güzel manzaralı yemeği burada yiyebilirsiniz. Şirince’nin genelinde olduğu gibi fiyatlar gayet makul. Hatta benzeri yerlerle karşılaştırıncatas-mektep-muzesiucuz kalıyor. Binanın etrafını tavaf edip panoramik olarak çevreyi seyretmeniz yerinde olur. Ayrıca mini çakallar müzeyi gezdikten sonra tuvaletini ücretsiz kullanabilirler. Bilen bilir; suya, tuvalete ve bilimum zorunlu ihtiyaca para verilmesini öteden beri saçma bulmuşumdur.

Müzeden çıkıp içerilere doğru yürürken sağlı sollu şirin kahvaltıcılar, gözlemeciler, cafeler, hediyelik eşya dükkanları, el yapımı güzel kadın kıyafetleri satan seyyar teyzeler, kendi ürettikleri sabun, nar ekşisi, zeytinyağı gibi ürünleri satan dükkanlar ve tabiki şarap evleri…

sirince-koyu

Arkadaşlar kibarlığın lüzumu yok, bütün şarap dükkanlarına girin, tadabildiğiniz kadar fazla şarap tadın ve şaraplar hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışın. Çünkü en az iki şişe almadan gitmeyeceksinizdir, gitmemelisiniz. Böylelikle kiliseye kadar her sokağa girip çıkıp, kapalı çarşıyı da görüp, mümkün olduğunca köydeki tüm dükkanlara göz atmalı ve esnafla olabildiğince sohbet etmelisiniz dostlar.
Çapkın gençlere tiyo : sevgilinizi buraya getirip etkileyebilir ve sahiden hoş anlar geçirebilirsiniz. Arkadaşları çağıracaksanız da çok şamatacı gürültücü tipler varsa onlardan yalanla da olsa sıyrılmanızı şiddetle öneririm. Kah sevgilimle kah arkadaşımla oturup birer kadeh şarap içeceğim, samimi ortamda sohbet edeceğim yer lazım diyorsanız öncelikle kiliseye doğru sağlı giden yokuşun sağ tarafında kalan kıvırcık amcayla eşinin dükkanının bahçesine oturmalısınız ey güzel insanlar. Çünkü bu tadından yenmez güzellikteki yaşlı çiftimizde inanılmaz pozitif bir çekim gücü, bir insan sevgisi, bir gönül güzelliği var. Bilhassa kıvırcık amcayı sakin yakalayabilirseniz iki çift laf ediniz ama sakın ha siyasete dalmayınız çünkü her an bir yerlerden top tüfek çıkıp kendinizi kurtuluş savaşının ortasında bulabilirsiniz.şarap
Yok hava biraz kapalı içeride bir yerde oturalım derseniz, kiliseye soldan çıkan dik yokuşun üstünde solda kalan brandalı ( adı maalesef hatrımda değil) mekana oturabilirsiniz. Orada ballı tarçınlı şaraptan lütfen deneyiniz ve mümkünse bir şişe de bana getiriniz.
Tepeye geldiğinizde kiliseyi (muhterem vatandaşlarımızın duvarlarına lise aşklarını ve taraftar gruplarını dantel gibi işleyip ,izmaritleriyle ferahlaştırdıkları gezerken Türk olmaktan utandığınız kilise), onun güzel manzarasını, hemen üstündeki tatlı teyzemizin yine çok güzel manzaralı samimi cafesini, kilisenin arkasında kalan güzel merdiveni, oraya giderkenki güzel yolu, sağlı sollu tadından yenmez eski rum evlerini, evlerin pencerelerini kapamış sarmaşıkları, bizzat o tarih kokan ahşap pencereleri, merdivenle kilise arasındaki duvarın üstüne oturmayı ve oraya kadar ücretsiz tattığınız şarapların sizi çakırkeyf etmesine izin vermeyi, bu aşamada kulağınızı vicdanınıza dayayıp “Tanrım ! Hayyam sahiden işini biliyormuş” cümlesini işitmeyi ihmal etmeyin canlar…
Kilise Manzarası
Kilise Manzarası
Sahiden eğer çok az dahi çakırkeyf olabilmişseniz, tepeye çıktığınızda, yavaş yavaş kızıllaşmaya başlayacak olan güneş o bembeyaz evlerin üzerine öyle turuncu vuracak ve sizi öylesine mutlu edecek ki, “dur” diyeceksin dostum kendi kendine. ” hele bir şu anın keyfini süreyim, hele bir mutluluğa sigaramı üfleyeyim, ondan sonra yine fotoğrafını çekerim”… Ve öyle de olacak. Kafayı nereye çevirse şahane bir kare görecektir adamakıllı bir fotoğrafçı. Oradan hiç inmek istemeyecektir ama elini çabuk tutmalıdır çünkü daha köyün girişine 1 km uzaklıkta olan Nesin Vakfı Matematik Köyü’ne gidilecektir. Geldiğin yolları tıpış tıpış yürürken dönerken bakmak üzere ayırdığın sokaklardan geçerekten, tanışık olduğun esnafa hayırlı işler dileyip gerisingeri köyün girişine, jandarmanın diğer tarafındaki başında iki katırın bağlandığı patika yola koyulacaksın. Ve Selçuk’tan köye gelirken yaşadığın yüreği pırpır eden o yeşil aşkı tekrar tadacaksın. Artık akşamüzeri olacak ve güneş iyiden iyiye yumuşayıp yüzünü yalayacak, arsızca ayaklarının altında uzayıp giden ormana Fransız öpücüğüyle girişecektir.şirince evleri Yolun sonunda dehşet güzel bir konuma sahip kütüphaneyi, önündeki kuleyi, yemekhaneyi ve yatakhaneleri görecek, doğanın kalbindeki bu ilim yuvasında öğrenci olamadığın için üzülecek, halihazırdaki şanslı veledleri kıskanacak ve Nesin’leri takdir edeceksin. Sonra kapkara, asil ve iri bir köpek gelip elini yalayacak, senden yüz bulup üstüne atlayacak, sevildiğini görünce borcunu dolmuşa binene kadar eşlik etmekle ödeyecektir. Dönerken yine bir duvar bulup ayaklarının altında uzayıp giden ormanları seyrederken sen, kara dostun öyle güzel ufka bakacak ki, hesap makinasıyla bile çekilse güzel duracak bir poz verecek sana. Sense karşıki dağlarda inceden esrarengizce göz kırpan eski roma döneminden kalma mezara gidemediğin için üzülecek, kafanda çeşitli mitolojik hikayeler uyduracaksın.
Kütüphane
Kütüphane

Selçuk’tan İzmir’e dönmek için bindiğin serviste gözlerinin kapanmasını sakın engellemeye çalışmayasın a dost. Çünkü o öyle tatlı bir uyku olacak ki, gözlerini açtığında suratını incelerken bulduğun ufak çingene çocuğunu ancak öylesi güzel bir uyku sonrasında o kadar çok sevebilir ve otogardan gelen kulak yırtan çığlıklarla yükselen şehrin çirkinliğini ancak böylesi bir uyku sonrası fark edebilirsin.

Günaydın dostum, rüya bitti, yine şehirdesin…

 

Kara Köpek
Kara Köpek

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın
Lütfen isminizi buraya yazınız