ORYANTALİZM NEDİR?

Ortaçağdan sonra dünyaya açılan Avrupa toplumu için, bugünkü Ortadoğu denilen bölge ‘doğu’ diye biliniyordu. Savaşlar, coğrafi keşifler, ticari ve diplomatik ilişkiler gibi farklı sebeplerle doğu kültürüyle iletişime geçen Avrupa için bu kültür yeni ve farklıydı. İlk başlarda Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Endülüs İspanyası öncelikli olmak üzere daha çok sömürge faaliyetleri adına bilgi toplamak, bu topraklara kendi kültürlerini empoze etmek amaçlarıyla bu yeni coğrafyalar ve insanları hakkında çalışmalar yapıldı. Sonraları bu teknik faaliyetler sanat, mimari, edebiyat, müzik ve tiyatro gibi alanlarda kendini göstererek bir kültür akımı halini aldı.Oryantalizm 19. yüzyılda en olgun çağını yaşadı. Kısaca tanımlamak gerekirse, batının egzotik doğuyu batı bakış açısıyla tasvir etme ve tanımlama tutumunun hakim olduğu bir akım olduğunu söyleyebiliriz.

ORYANTALİST RESİM

 1798 da Napolyon’un Mısır’ı işgaliyle başlayıp, 1914 te 1.Dünya Savaşı ile oryantalist resmin son bulduğu kabul edilir. İlk olarak Fransızlar, daha sonraları İngilizler ve tüm avrupanın müdahil olduğu bu resim akımında belli bir üslup ya da okul yoktur. Bundan ziyade çalışmaların konuları ortaklık gösterir. Ancak oryantalist resimlerde gerçekçiliğin ön planda olduğu ve ayrıntılara özen gösterildiği söylenebilir. Oryantalist ressamların güçlü gözlem yeteneği fark edilir. Ayrıca oryantalist ressamların fotoğraflardan da yararlandıkları bilinmektedir. Yaygın görüş, böylesi detaycılığın, doğuyu ‘ barbar, vahşi, hazcı, tembel ve geri kalmış’ göstermek adına kullanıldığının ve bu detayların birer belgeleme yöntemi olarak kullanıldığını ileri sürer.
Oryantalist resmin, genel olarak doğu coğrafyası, kültürü ve insanını fotoğraflama görevini üstlenmiş olduğunu söyleyebiliriz.Siyasi ya da bilimsel gezilerde kafilelerde yer alan ressamların görevi, seyahati ve seyahat esnasında gelişen olayları tasvir etmekti.
Oryantalist ressamlar ilk başlarda padişahlarca ya da batılı büyükelçilerce doğu topraklarında istihdam edilirken, sonraları bireysel gezilerde de bulunmuşlardır. Kendilerine destek veren önemli kişilerin talepleri üzerine savaş, devlet erkanı ya da portre çalışmaları yaptıkları gibi kendi inisiyatifleriyle ve avrupadan gelen talepler doğrultusunda da ürünler ortaya koymuşlardır.
Genel olarak figürlü kompozisyonlar ve manzaralar olmak üzere iki gruba ayrılabilecek olan oryantalist resim, figürlü kompozisyonlarda av,tarihi savaşlar,elçi kabulleri, at figürleri, kadının merkeze alındığı harem, hamam, raks sahneleri, günlük hayattan alıntılar, yerli kıyafet ve tiplerin tanıtıldığı kıyafet albümleri, portreler, çöl, vaha ve bedevilerin hayatları ve İslam diniyle ilgili sembollerden oluşur. Manzaralar ise  İslam mimarisi ağırlıklı kent ve doğa görünümlerini içerir. Hemen her ressamın seyahatlerindan kalma eskizlerde doğa ve şehir manzaraları bulunur.
Avrupa’da , 17. ve 18. yüzyıllarda doğulu komşu medeniyetlerin etkisiyle kıyafetlerde, iç dekorasyonda, silahlarda ve binicilik aksesuarlarında doğu motifleri görülmeye başlandı. Edebiyat, müzik ve mimaride olduğu gibi resim alanında da aristokratlar, elçiler, bürokratlar ve seyyahlar aracılığıyla doğu motifleri popüler hale geldi.
Doğuya yapılan askeri seferlerin yoğunlaştığı 19. yüzyılda ise, oryantalist resimde askeri temalar sıkça işlendi.
Oryantalist ressamlardan Polonyalı ressamlar Stanislaw Chlebowski ( Sultan Abdulaziz’in saray ressamı), Jan Ciaglinski, Jon Christian Komsetzer ve Wojciech Kossak; Fransa’dan Jean Leon Gerome; İngiltere’den William Purser; Almanya’dan Max Müller ve İtalya’dan Ceore Maccari gibi isimleri akımın bilinen temsilcileri olarak sıralayabiliriz.
Oryantalist resim akımının bizim için önemi ise, batı bakış açısıyla doğu kültürünün nasıl gözüktüğünü kavrama fırsatı yaratıyor olmasıdır. Osmanlı yetkililerinin ise oryantalist ressamlar aracılığıyla devletin kudretini ve güçlülüğünü batıya kanıtlamaya çalıştığını ilgili eserleri inceleyerek anlamak mümkün.
OsmanHamdiBeyTwoYoungGirlsVisitingAShrine

 OSMAN HAMDİ BEY VE TÜRK RESİM SANATINA KATKILARI

Osman Hamdi Bey, 30 Aralık 1842’de sadrazamlık da yapan yapan İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu olarak dünyaya geldi.  Yurtiçinde öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’te bulunan Mekteb-i Şahane’ye başladı. Burada Gustave Boulonger’ın öğrenciliğini yaptı ve Jean Leon Gerome’den etkilendi.
Yurda döndüğünde çeşitli devlet dairelerinde yöneticilikler yaptı. Türkçe ve Fransızca tiyatro oyunları yazdı.
Viyana Dünya Sergisi’nde görev aldı ve oradaki kıyafetlerden yola çıkarak ‘Elbise-i Osmaniye’ kitabını yazdı. Bu görevi sebebiyle Sultan Abdülaziz tarafından ödüllendirildi.
Kısa bir dönem Pera Belediye Reisliği görevini yürüttü ancak daha sonra istifa edip kendisini resme adadı.
1881 yılında Müze-i Humayun Müdürlüğü görevine getirildi. Müze müdürlüğü sırasında birçok yeni kazı çalışması başlattı ve bu çalışmalarla ilgili kitaplar yazdı.
1882 yılında kurulan güzel sanatlar okulu Sanay-i Nefise Mektebi müdürlüğüne getirildi.
1887 den ölümüne kadar Düyun-ı Umumiye İdare Meclisi’nde Osmanlı Devleti’nin temsilciliğini yaptı.
İstanbul, Paris, Londra ve Berlin başta olmak üzere pek çok sergilerde ve uluslararası fuarlarda resimleri yer almıştır. Yurt içi ve yurt dışında pek çok sanat organizasyonuna katılmış, alanında döneminin en ünlü türk sanatçıları arasında yer almıştır.
Yaşamı boyunca Legion d’Honneur, birinci dereceden Mecidi ve Osmani nişanları, Avrupalı ve Amerikan üniversitelerin fahri doktoralık unvanları, pek çok madalya ve ödülle onurlandırılmıştır.
24 Şubat 1910 yılında Kuruçeşme’deki yalısında vefat etti. Ölümü, ulusal ve uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Hayatı boyunca bir kültür-sanat insanı olan Osman Hamdi Bey için resim sanatının ayrı bir yeri vardı. Paris’te olduğu süre boyunca pek çok önemli sergiye resim yollamıştır. Oryantalizmden ve zamanının Paris kültür çevresindeki diğer eğilimlerden etkilenmiştir. Sanatçı anıtsal boyuttaki figür çalışmalarıyla Türk resmine yeni bir soluk getirmiştir. Jean Leon Gerome,Rudolf Ernst ve Ludwig Deutsch gibi önde gelen batılı oryantalist ressamların üsluplarıyla benzer bir üsluba sahiptir. Ancak onun oryantalizmi batılı oryantalist ressamlardan farklıdır. Çünkü o doğuyu, bir doğulu olarak, doğulu motiflerle dışarıdan değil içeriden bir gözle betimler. Diğer oryantalistlerin aksine şiddet ve erotizm içeren figürlere değil de, doğulu nesnelerle çevrili mekanları tasvir eder. Diğer oryantalistlerde olduğu gibi o da ince detaycılığa sahiptir ve fotoğraflardan faydalanmıştır. Hatta kendi fotoğraflarından da faydalandığı bilinmektedir.

KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ

Bu tablonun ilki 1906 yılında yapılmıştır. Bir yıl sonra ayrıntılarda bazı farklılıklar yaparak aynı kompozisyonu yansıtan daha küçük boyutlu bir resim daha yapıp bu versiyonu dünürü Salih Münir Paşa’ya ithaf etmiştir.
Resmin yapılışından 37 yıl önce Osman Hamdi Bey Bağdat’tayken babasına yazdığı bir mektupta, eline geçen bir derginin ilgili sayısında İsviçreli bir diplomatın Japonya’da gördüklerini anlattığı bir makalesi de yer almakta, genellikle Koreli olan kaplumbağa terbiyecilerinden bahsetmektedir. Bu eserinde o yıllardaki anılarından esinlendiği düşünülebilir.
Resimlenen sahnede yerdeki yeşillikleri yemekte olan kaplumbağaları düşünceli bir tavırla izleyen Doğulu giysiler içinde bir erkek figürü görülür. Elinde bir ney tutan, sırtında vurmalı bir çalgı olan, önceki eserlerindeki ‘Mardinli Kürd’ tiplemesinin başlığına benzer bir başlık takan bu adamın bulunduğu mekan ise, Osman Hamdi Bey’in sıkça kullandığı Bursa Ulu Cami’nin üst kat odasıdır. Figür için ise yine kendisi modellik etmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın
Lütfen isminizi buraya yazınız