Mutluluğun Anahtarlığı

0

Hepimiz hayatımız boyunca amaçların koşullar altında sonuçlandırılması için çabaladık. Hangi hayali kurarsak kuralım, hangi hedefe ulaşmak istersek isteyelim, temelinde yatan sebep yaşamın şifresini çözmekti. Sonuçlara ulaşmaya çalışırken edindiğimiz bilgilere tecrübe adını verdik. Kısasından uzununa hangi amaca ulaştıysak buna kazanç adını verdik. Yani x+tecrübe=Kazanç oldu. Tanrı’nın insan için ürettiği birinci teoriydi. Başlangıç için herşey güzeldi. İnsanın kazanç kavramından söz edersek, daha açıklayıcı olabilir.

Kazanç insana göre değişen bir şeydi. Kimine göre para, kimine göre sevgiydi, kimine göre ise bir uzaktan kumandalı araba, kimine göre ise biraz ilgiydi. Aslında neyi istiyorsak onu elde etmek bir kazançtı. Toplumun öngördüğü önemli metaryellerden ziyade, bireyin zihninde oluşturduğu tüm olasılıkların birleşiminden doğan sonuç ise istekti. Herkesin istekleri farklıydı. Toplumsal açıdan sonucu doğru ya da yanlış olsun hiç farketmez, bunların gerçekleşmesi ise x+tecrübeydi. Kazanç=mutluluk ise x+tecrübe= Mutluluk du. Böylece insanlar bir adım daha attılar. Yaşamın şifresini çözebilmek için sürekli olarak mutluluğu arayıp durdular. Bazen buldular. Bazen bulduklarını düşündüler. Bazense bu onlara yetmedi. Doyumsuzluk oluştu. Daha fazlasını istediler. Ve ulaştılar. Yine mutlu oldular. Onlar mutlu oldukça Tanrı’nın insan için bir teori daha ortaya atması gerekti. Çünkü madalyonun diğer yüzünde çabaladığı halde sonuca ulaşamayan milyonlarca insan vardı. Herkes eşit yaratılmamıştı. İnsanı kazançlı kılan değerlere sahip olarak doğanlarda vardı, hiçbirine sahip olmadan yaşayanlarda… Bu eşitsizlikle denklem zaman içinde değişmeye başladı. Yaşamı acı içinde mühürlenmiş olanlara bir bilinmeyen daha eklendi. Böylece denklem (y+x+tecrübe) oldu. Tüm bunlara rağmen kazançsız doğanlar mutluluğu bulduklarında sadece diğerlerinin seviyesine gelebiliyorlardı. Diğerleri ise hala aradığını bulamamıştı. Derken Tanrı o anda ikinci teorisini ortaya attı. İnanç…

batil-inanclar-nereden-geliyor--batil-inanc-13-1156489

Acılar, ölümler, doğumlar, sistemin parçası olmuş tek hücreliler, gereksiz atomlar. Belli bir süre her şey düzgün ilerliyordu. x ve y’ye türlü türlü değer verildi. Hayal diyenler oldu. Hedef diyenler oldu. Sevgi diyenler oldu. Aşk diyenler bile oldu. Bu sırada inanç fazlasıyla yayılmaya başladı. İstekler inanç ile perçinlendiğinde Kazanç a daha çok yakınlaşabileceği farkedildi. Ama kimse mutluluğu bulamadı. Böylece kimi insanlar inancı kaybetmeye başladılar. Mutluluğu bulamayanlara nazaran daha mutsuz oldular.  Mutluluğu inanç ile bulduğunu düşünenler ise kendilerini kandırdılar. Peki X ve Y neydi? Mutluluğun sırrı X ve Y yi bulmaktı. Yaşamın şifresi bu iki bilinmeyende gizliydi. Kaybedilmiş birçok şeye rağmen ilerleyen hayatlarımızda doğru sonuca ulaşmak hala mümkünken neden ilerleyemiyorduk?Tecrübelerden bıkmışken neden atılan adımlar sonuç vermiyordu? Eskiden diye başlayan cümleler artık kabak tadı vermeye başlamışken bizim kişiye göre değişkenlik gösteren mutluluk kavramına sahip olmak için nasıl bir tecrübe edinmemiz gerekiyordu? Bu mümkündü. Başarabilirdik. Ama kaybettik. O halde birazda tecrübeden bahsedelim.

Tecrübe öğrenilmiş bilgiydi. Bu bilgileri istekler doğrultusunda uygulamaya konulması ile oluşan değerlerdi. Bazen de kontrol mekanızmasının elinde olmayan imkanlarla oluşan durumlardı. Sonuç olarak fikirler,anlayışlar,inançlar-ki buna dini inançlar da dahil-, düşünceler, duygular, yani bir insanın yaptığı, yaşadığı herşey tecrübeydi. Tanrı’nın iddiasına göre herkes eşit yaratılmıştı. Peki savaş içinde doğup büyüyen birisi ile hayatı boyunca içgüdüsel ve içdürtüsel ihtiyaçlarının tamamını karşılamaya gücü yeten iki ayrı insan arasında ki eşitsizliğin açılımı nasıl yapılacaktı? Bunca vahşetin olduğu bu Dünya’da mutluluk nasıl bulunacaktı? Herşeye rağmen ile başlayan cümlelerin ardında yatan acıları kim dindirecekti?

Bazen… Çoğu zaman Tanrı’nın eli bize dokunur. Tek bir nanosaniye sürebilir bu. Farkında olamazsanız bir şansı daha kaçırmışsınız demektir. Zaman sürekli akar, akar ve akar…Zamanlama önemlidir. Çünkü bu hayatta yaşanan şeyden sonra geri gelmeyen iki durum vardır. Zaman ve Ölüm. Denklem neydi? x+y+tecrübe=Mutluluktu.

O halde sistemin bize sunduğu bir açık ile denklemde oynamalar yaparsak güzel bir sonuca ulaşabiliriz. Amaçlar önemlidir. Amacımızı zor bir duygusal saptırma ile mutluluğu aramaktan X ve Y yi bulmaya çevireceğiz.. Çünkü X ve Y bize mutluluğun anahtarını sunacaktır.Bedeli elbette ki ağır olacak. Bunu baştan kabullenmek gerek. Mutluluğu aramaktan vazgeçerek mutluluğa ulaşabilir miyiz? Bu mümkün mü? Eğer bunu mümkün kılarsak bir adım daha atıp daha zorlu olan seviyeye geçebiliriz. Denklem neydi? x+y+tecrübe=Mutluluk du  Biz neyi arıyorduk? X+Y=? Tecrübeyi karşı tarafa attığımızda x+y=Mutluluk-tecrübe oluyor.

Ve başardık. Bu denklemin sonucunda fazlalık olan tek şey tecrübeydi. Hepimiz hayata sıfırdan başlayabiliriz. Zihnimizdeki bardağın içindekileri boşaltabiliriz. Belki kalıcı bir yolculuk ile.. Belki yeni bir hayal… Belki yeni bir aşk… Belki yeni bir inanç, yeni bir fikirde iş görebilir. Yeni bir ideal. Farklı bir Dünya’da yeni bir başlangıç. Kaybetmekten ya da kırılmaktan korkmadan yapılan yeni başlangıç ile gerçek mutluluğa ulaşmak… Geçmişin geçmişte kaldığı. Nasıl istiyorsak öyle başlayabiliriz. Sonuçta herşey bir hayal ile başladı. Evrende, Tanrı’nın hayaliydi. Ufak bir karadelik yarattı. Gerçekleştirdi. Biz insanoğlu olarak basit bir başlangıcın temelini atamayacak mıyız? Elbette atacağız. Bu mümkün.

Madem bunları yapabilecek güçteyiz,

GERÇEK DENKLEM NEYDİ?…

CEVAP VER

Lütfen yorum yapın
Lütfen isminizi buraya yazınız